Eser Sıra Numarası: 230214eser41
PASTANIN PİŞMİŞ HALİ BÖYLE
OLACAK
Bir
insan tadını daha önce tatmamış bir tatlıyı, tadını daha önce tattığı bir tatlıdan daha hevesle yer...
Bizi
neyin beklediği veya önümüzde ne olacağını bildiğimiz bir hayat da, hayatın heyecanının yitirilip o hevesin
mahrumiyetini yaşatır.Şu ana bakıyorum da insanoğlu tümüyle olmasa dahi neyin
nasıl sonuçlanacağı veya yarın bizi ne bekliyor sorusuna rahat bir cevap
vermesi gelişmişliğin yanında hayatı tadında, olacağına varır biçimde yaşamaya engel olduğu maalesef görülmüyor.Gelişim karşıtı değilim! veya medeniyet; ama sanki Akif kulağıma fısıldar gibi
"medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar."
Sabah
evden yağmur yağacağını bilmeden çıkan Serdar Bey'i ıslatan yağmur; yağmur
yağacağını bilip şemsiyeli çıkan Serdar Bey'i onun o gün işe gitmemesine engel
olmayacak. O her iki durumda da işe gidecek, ve inandığım şu ki yağmurun
ıslattığı Serdar Bey daha pozitif, daha deneyimli ve daha bilinçli olacaktır.
Bir şeyi yaşayarak öğrenmek en kalıcı öğrenimdir. Herkesin hayatını anlamlı
kılan, sevdiren amacı; duygusu vardır. Bunların eğer sonuçlanmış hali önceden
görünebilirlik kazanırsa yaşam anlamsız hale gelir. Bunun doğuracağı sonuçlar
ise zaten anlamsız olan hayatı çekilmez
kılar. İnsanoğlu bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu, o şeyi yaşayana dek tam
anlamıyla öğrenmiş olmaz.Gelişim, hayatın heyecanını gelmesiyle götürmemeli.
Henüz doğmuş bir bebek daha yeni yeni yürümeye başladığında her şeyi ellemek
ister, merak eder. Elini yanan sobaya bir kere vurup yakması , sobadan uzak
durması gerektiğini öğretir ona, yani o bebeğin yaşayarak o bilgiyi öğrenmesi
bir daha aynı hatayı yapmasını önler. Yine bir bebek düşünelim. Annesi ona
sürekli sobadan uzak durması gerektiğini öğretmeye çalışıyor. Fakat bebek o
sobanın tehlikeli olduğunu anlasa dahi merak ediyor. Bir gün annesi yanında
değil iken daha fazla merakla o sobayı elleyen çocuk daha fazla zarara
uğramaktan kaçıramaz kendini ...Demek istediğim şu ki:
Önümüzde
ne olacağını bildiğimiz bir hayat yaşamadan öğrettiği için bizi daha büyük
kayıplar vereceğimiz hatalara itebilir. Hayatı anlamlı kılan hayallerin,
düşüncelerin, planların iyi ya da kötü sonucunu bildiğimiz bir hayat o
duygularımızı yok eder. Duygusuz, heyecansız her şeyi bilen bir bireyin yaşama
anlamı kaybolup gider. Bir öğrenci eğer yarınki tarih sınavından iyi bir not
alacağını daha önceden bilirse o sınava çalışma gereği duymayacaktır. Halbuki
öğrenci çalışma sonucu o notu alacaktı. Hayatımızda değer verdiğimiz, endişe
duyduğumuz bazı şeyler veya onlar için kaygılandığımız, sevdiklerimiz vardır.
Bu etmenlerin de bize kazandırdığı duyguları yaşarız. Şu an çok uzakta olan bir çocuğumuz olduğunu
varsayalım. Her zaman yanında olamamak onun için endişe ve özlem duygularını
yaşatır bize. Her an onu merak eder ve
ona kavuşma anını bekleriz. Her gün geleceği güne ne kadar kaldığına bakmak
veya "acaba şimdi ne yapıyor?"
sorusunun da hakim olduğu tatlı bir bekleme anı yaşarız. Ama bizim çocuğumuzun
şu anda ne yaptığını bildiğimiz hatta onu o anda gördüğümüz bir hayat düşünelim şimdi. Evet ilk başta
rahatlatıcı bir yaşam varmış gibi görünüyor. Yani çocuğu merak etmek , ona bir
an önce kavuşma duygusu veya onun için endişelenme duygusunun kaybolacağının
farkında olmaksızın ferah bir hayat gibi gösteriyor ilk başta kendisini
adına teknoloji dediğimiz aygıt; ama o anda bizi ferahlatan o haberi
almak, gün boyu çocuğumuzun olduğu mekanda bulunmamıza rağmen o mekanı görebilen,
o çocuğunun ne yaptığını saniyeler hızında öğrenebilen bir insanın çocuğuna
karşı merak duygularının bir süre sonra ne boyuta geldiğinin cevabını size
bırakıyorum ... Şimdi iki durumu da göz önüne getirecek olursak çocuğunun her
an ne yaptığını bilmeyen kişinin özlemi, endişesi, merakı, çocuğunun geleceği o
günkü heyecanı mı büyük olur yoksa her an her
yere ulaşabilen kişinin mi?
Hayat
bazen gülümser bize,o gün güzel geçer.Bazen de somurtur.Hayatı farklı kılan
şey de zaten her an her gün yaşadığımız farklı duygulardır.Her gününü mutlu
geçiren biri ağlamaya; her gününü üzülerek geçiren biri ise gülmeye hasrettir.
Bu istekler yaradılışımızın özünde olan bir ihtiyaçtır aslında. Bu duyguların
heyecanı, o ince nokta ise ne zaman güleceğimizi veya ne zaman ağlayacağımızı
bilmemekte saklıdır.
Bir saat sonra ne olacağını bilmemek
gibi ...