Eser Sıra Numarası: 140214eser04
GELECEĞE DAİR KURGULAR
Gelecek endişesi nedir? Ya da insan
neden geleceğinden endişe eder? Bana sorarsanız endişe açık açık korkmaktır ve
kendi geleceğinden korkmak, insanın yapabileceği en büyük hatalardan biridir.
Kanımca insan geleceğinden endişe etmek yerine kendi geleceğine sahip olmalı ve
onu şekillendirmelidir. Evet, pek çok insanın içine düştüğü bir hatadır gelecek
endişesi eğer geleceğinizden korkarsanız bugünü yaşayamazsınız. Bu yüzden ben size bu yazıda gelecekle ilgili
kötü senaryolar yazmayacağım ya da içini endişe ile yiyip bitiren birisi
olmayacağım. Bu yazıda günümüzde
süregelen senaryoların olası sonlarına değinecek ve gelecekte ne olacağından
çok geleceği şekillendirmek için ne yapmamız gerektiğinden bahsedeceğim.
Gelecekten neden endişe etmemeliyiz?
Ya da asıl soru; Türkiye’deki gençlerin %60’ı neden geleceğinden korkuyor ve
beş yıl sonra maddi durumunun şimdikinden kötüye gideceğini düşünüyor? Evet, bu yapılan bir anketin hazin
sonuçlarıdır.Türkiye’deki gençlerin çoğu geleceğinden korkuyor, peki neden?
Bunu açıklamadan önce sizlere gelecek endişesinin ne olduğunu tek bir örnekle
açıklamak istiyorum. Bir düşünün önünüzde bir bardakta soğuk su var ve siz çok
susadınız.Eğer, suyu içtikten sonra
zehirlenir miyim acaba, gibi bir endişeye kapılırsanız o suyu içemezsiniz;
ancak endişelerinizden sıyrılırsanız o suyu içebilirsiniz. İşte gelecek
endişesinin tehlikeli yanı budur; ne kadar susamış olursak olalım, çözüm de
bize ne kadar yakın olursa olsun gelecek endişesi çözümle aramıza kalın
duvarlar koyar.Az önceki sorumuzun
cevabına gelecek olursak cevap çok basit, toplum dayatmaları. Pek çok konuda
zihnimizi bir oyun hamuru gibi şekillendiren toplum dayatmaları. Toplum
dayatmalarını açıklayabileceğim çok güzel bir hikaye var, pek çok kişi de
biliyordur bu hikayeyi. Bilim adamları beş tane maymunu alıp bir kafese
koyarlar ve kafesin tepesine iple bir muz bağlarlar.
Maymunlar ilk başta muzu almak ister; ancak muzu almak için her çabaladıklarında bilim adamları onları ıslatır ve bir süre sonra muzu almak istemezler. İşte asıl olay burada başlıyor, bilim adamları kafesten bir maymunu çıkarır ve onun yerine hiçbir şeyden haberi olmayan başka bir maymunu koyarlar. İçeride muz alınmamalı fikrine saplanmış 4 maymun ve bir de hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir maymun vardır. Kafese yeni koyulan maymun muza ulaşmak ister; lakin o muzu alamadan diğer dört maymun onu bir güzel döver. Sonuç olarak o da muzu alamaz ve ondan da muz alınamaz fikri saplantılı bir hale getirilir. Bundan sonra ilk başta ıslatılmış olan maymunlar teker teker değiştirilir. Bir süre sonra önceden ıslatılmış maymunların hepsi dışarı çıkarılmış ve yerine hiç ıslatılmamış maymunlar konulmuştur; ancak muz maymunlar tarafından yine alınmaz, çünkü her bir maymun içeri girdiğinde muzu almak istemiş ancak bir güzel dövülmüştür. Sonuç olarak hiç ıslatılmamış maymunlar bile muzu alamayacağı konusunda hemfikir olmuştur. İşte toplum dayatmaları budur. Toplum inandığı bir şeyi her gence empoze eder, gelecek endişesinin asıl sebebi budur. Neden mi? Her sınav grubu illa ki duymuştur şunu “Rakipleriniz çok iyi çalışıyor, onların önüne geçemezseniz iyi bir liseye ya da üniversiteye gidemez ve işsiz kalırsınız.” Evet, en basitinden gelecek endişesinin kaynağı budur. Daha bu zamanlarda bize verilen öğütler “Geleceğini kendin şekillendir ve istediğin işte mükemmeli kovala!” değil. “İyi bir eğitim almazsan işsiz kalırsın!” dır. Böyle yetişen bir toplumda geleceğini kendi eline alıp şekillendirmek yerine toplum dayatmaları altında ondan korkarak belli bir çerçevenin içinde çabalayıp duran, nadiren bu çerçevenin dışına kaçabilen insanlar vardır. İşte bunlar geleceklerini kendi istedikleri gibi şekillendirebilmiş insanlardır. Burada önümüzde iki yol var; ya çerçevenin içinde debelenen herhangi biri olacağız ya da çerçevenin dışından onlara örnek olacağız. İşte bu yüzden gelecek korkusu insanın en iğrenç korkularındandır. Gelecek endişesinden kaçıp geleceğimizde ne olacak sorusuna cevap arayacak olursak önümüzde bir yol ayrımı beliren ütopik bir gelecek kurgulayabiliriz ya da realist bir şekilde geleceğimizin gerçekten nasıl olacağını irdeleyebiliriz.
Maymunlar ilk başta muzu almak ister; ancak muzu almak için her çabaladıklarında bilim adamları onları ıslatır ve bir süre sonra muzu almak istemezler. İşte asıl olay burada başlıyor, bilim adamları kafesten bir maymunu çıkarır ve onun yerine hiçbir şeyden haberi olmayan başka bir maymunu koyarlar. İçeride muz alınmamalı fikrine saplanmış 4 maymun ve bir de hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir maymun vardır. Kafese yeni koyulan maymun muza ulaşmak ister; lakin o muzu alamadan diğer dört maymun onu bir güzel döver. Sonuç olarak o da muzu alamaz ve ondan da muz alınamaz fikri saplantılı bir hale getirilir. Bundan sonra ilk başta ıslatılmış olan maymunlar teker teker değiştirilir. Bir süre sonra önceden ıslatılmış maymunların hepsi dışarı çıkarılmış ve yerine hiç ıslatılmamış maymunlar konulmuştur; ancak muz maymunlar tarafından yine alınmaz, çünkü her bir maymun içeri girdiğinde muzu almak istemiş ancak bir güzel dövülmüştür. Sonuç olarak hiç ıslatılmamış maymunlar bile muzu alamayacağı konusunda hemfikir olmuştur. İşte toplum dayatmaları budur. Toplum inandığı bir şeyi her gence empoze eder, gelecek endişesinin asıl sebebi budur. Neden mi? Her sınav grubu illa ki duymuştur şunu “Rakipleriniz çok iyi çalışıyor, onların önüne geçemezseniz iyi bir liseye ya da üniversiteye gidemez ve işsiz kalırsınız.” Evet, en basitinden gelecek endişesinin kaynağı budur. Daha bu zamanlarda bize verilen öğütler “Geleceğini kendin şekillendir ve istediğin işte mükemmeli kovala!” değil. “İyi bir eğitim almazsan işsiz kalırsın!” dır. Böyle yetişen bir toplumda geleceğini kendi eline alıp şekillendirmek yerine toplum dayatmaları altında ondan korkarak belli bir çerçevenin içinde çabalayıp duran, nadiren bu çerçevenin dışına kaçabilen insanlar vardır. İşte bunlar geleceklerini kendi istedikleri gibi şekillendirebilmiş insanlardır. Burada önümüzde iki yol var; ya çerçevenin içinde debelenen herhangi biri olacağız ya da çerçevenin dışından onlara örnek olacağız. İşte bu yüzden gelecek korkusu insanın en iğrenç korkularındandır. Gelecek endişesinden kaçıp geleceğimizde ne olacak sorusuna cevap arayacak olursak önümüzde bir yol ayrımı beliren ütopik bir gelecek kurgulayabiliriz ya da realist bir şekilde geleceğimizin gerçekten nasıl olacağını irdeleyebiliriz.
Bu yazıda, size gelecekte ışınlanma
makinesi olacak, insanlar uçan arabalara binecek, robotlar bize yardım edecek
gibi her yaş grubunda bu tarz yazılara eklenen klişelerden bahsetmeyeceğim. Size farklı bakış açılarından dünya
geleceğinin nasıl bir hal alacağını anlatacağım. Evet, bu konuda birkaç farklı
teori var, ilk olarak değinmek istediğim pek çok kişinin lise yıllarında ya da
hayatının bir döneminde az da olsa haşır neşir olduğu bir konu, İlluminati ve
tek dünya düzeni. Bunları gerçekten
saplantı haline getirmiş ve hayatını bunlara adamış insanlar var. Bir de bunları bir dönem okumuş, bir dönem
saplantı haline getirmiş sonra eski hayatına dönmüş insanlar var. Genel olarak
düşünce şöyle “Rönesans döneminden beri insanlar tek bir düzenin olduğu, tek bir
hakimin olduğu bir dünya düzenine sürükleniyor. Bunların başı devlet üstü güce
sahip aileler, genelde şeytana
tapıyorlar ve pek çok sanatçı bunlara destek veriyor, zaten bu destekleri sayesinde dünyaca
ünlüler.”Detaylandıracak olursak içinden çıkamayacağımız için çok fazla
ayrıntıya inmeyeceğim. Eğer bu senaryo
doğru ise hayatlarımız medyayı ve devleti ellerine almış Siyonist aileler
tarafından şekillenecektir ve toplumsal sınıflaşma yeniden hayat bulacak, tek
egemen kabul etmiş ve bu gücün altında ezilen bir halka sahip olacağız.Aslına bakarsanız ciddi bir şekilde araştırıp
okuduğunuzda pek çok şeyin mantıklı gelmeye başladığını gerçekten buna inanan
insanların olduğunu ve buna ithafen pek çok sembol kullandığını görebilirsiniz.
Doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışamayız tabii ki ama eğer doğruysa neler
olabileceğini yorumlayabiliriz.