Eser Sıra Numarası: 281113eser01
ALA
NEHİRDEKİ ÇIRPINIŞIM
Öngörme
becerisine sahip insanoğlu geleceğe yönelik endişeleri de çoğu zaman içinde taşır.
Sizinkiler nelerdir?
Dünyada
ki en çekinik insan olduğumu itiraf etmeliyim. Hayatımın benim için hazırladığı
renk cümbüşü içinde yönümü bulmaya çalışıyorum. Bunlara bağlı olarak gelecek
endişelerim her gün farklı kılıfa bürünerek karşılıyor beni. Hepsine karşı aldığım
tedbirlerim ve kaybettiğim duygularım oldu.
Konuyu açacak olursam söze kişiliğimi anlatarak başlamak isterim. Sürekli birilerine ve bir şeylere zarar verebileceğim ve başkalarının bana karşı olan düşüncelerini olumsuz yönde değiştireceğim korkusuyla yaşıyorum. Ayrıca -hangisinin hangisini doğurduğunu bilemiyorum- alıngan olduğum için herkese ederinden fazla değer verdiğimi belirtmeliyim. Hayatsa rengarenk bir tavır sergiliyor bana. Rutin bir şekilde, önce fikrimi açıp yeşile sığınıyorum. Bir umut olan maviyi beklerken turuncu olduğumu söyleyerek göz kamaştıran deniz kabuğumun içinin boş olduğunu dile getiriyorlar. Siyaha bürünüp duygularımı örtmesini istiyorum, karşılarında dimdik durabilmek için. Fakat siyah hiçbir zaman yetmiyor. Olaylar bu şekilde gelişince sarı sarı döküyorum içimi. Zaten kırmızı rengiyle melek yüzlü şeytan olduğunu haykıran dünya, gözümde daha bir kızarıyor. Pembe gözyaşımla çocukluğumu taklit ediyorum. Morun bilgisini alıp tecrübesi olan kahverengiyi örnek almaya karar veriyorum. Bembeyaz sayfa açıyorum önüme. İki yüzlü griye düşmanlığımı ilan ediyorum.Hayat öyle garip ki... Bana hayatın akışına uyamadığımı haykırıyor, içinde bulunduğum nehri taşıyormuşum gibi davranarak. Ben de hayata uyum sağladıklarını zannettiğim çakıl taşlarını başlıyorum taklit etmeye. Fakat onların rejimleri bana yavaş ve yetersiz gelince anlıyorum ki; havzamı açmalıyım. Sonra kendimi tekrar toparlayarak önüme hedef koyuyorum.
Konuyu açacak olursam söze kişiliğimi anlatarak başlamak isterim. Sürekli birilerine ve bir şeylere zarar verebileceğim ve başkalarının bana karşı olan düşüncelerini olumsuz yönde değiştireceğim korkusuyla yaşıyorum. Ayrıca -hangisinin hangisini doğurduğunu bilemiyorum- alıngan olduğum için herkese ederinden fazla değer verdiğimi belirtmeliyim. Hayatsa rengarenk bir tavır sergiliyor bana. Rutin bir şekilde, önce fikrimi açıp yeşile sığınıyorum. Bir umut olan maviyi beklerken turuncu olduğumu söyleyerek göz kamaştıran deniz kabuğumun içinin boş olduğunu dile getiriyorlar. Siyaha bürünüp duygularımı örtmesini istiyorum, karşılarında dimdik durabilmek için. Fakat siyah hiçbir zaman yetmiyor. Olaylar bu şekilde gelişince sarı sarı döküyorum içimi. Zaten kırmızı rengiyle melek yüzlü şeytan olduğunu haykıran dünya, gözümde daha bir kızarıyor. Pembe gözyaşımla çocukluğumu taklit ediyorum. Morun bilgisini alıp tecrübesi olan kahverengiyi örnek almaya karar veriyorum. Bembeyaz sayfa açıyorum önüme. İki yüzlü griye düşmanlığımı ilan ediyorum.Hayat öyle garip ki... Bana hayatın akışına uyamadığımı haykırıyor, içinde bulunduğum nehri taşıyormuşum gibi davranarak. Ben de hayata uyum sağladıklarını zannettiğim çakıl taşlarını başlıyorum taklit etmeye. Fakat onların rejimleri bana yavaş ve yetersiz gelince anlıyorum ki; havzamı açmalıyım. Sonra kendimi tekrar toparlayarak önüme hedef koyuyorum.
Daha hırçın akıp önümdeki yalçın
kayaları aşındırmayı, dalgalar karşısında gücümü kullanarak onları kulaçlamayı
ve üzerimdeki keskin kokulu yosunları atarken nice yeni açmış fidanlara can
suyu olmayı amaçlıyorum. Daha önce de bahsettiğim gibi kaybettiğim değerler de
var. Mesela; aşka olan inancım. Kalp simgesi benim için hiçbir şey ifade
etmiyor artık. Bu konuda anlatılanların masal olduğunu, aşkın yeterince
duygularımla oynayıp canımı yakarak iyi niyetimi sömürdüğünü ve bana zeytin dalı
uzatırken ellerinin kararsızlıkla titrediğini düşünüyorum. Çocukluğuma gömüp
kaldırdım onu ortadan. Çünkü bir yalanını daha kaldıracak takatim kalmamıştı.
Sonra beyazca açmış çiçekleriyle kayısı ağacı altında dinlendiğimi hayal ediyorum.
Merhamet rüzgarı üzerime gerilmiş olduğu halde saçlarımla oynuyor. Güneş
kalbimdeki anne şefkati boşluğumu ısıtıyor.Kuşlar cıvıltılarıyla baba güvenimi
okşuyor. Çimenler yastığım oluyor, çiçekler kardeşim. Kulaklarımda nefesim yankılanıyorken
ellerim ufuk çizgisini nakışlıyor. Gökkuşağı kendisini boyamamı istiyor.
Nerticede
gelecek korkumu, içimde bulunan yaşama sevincimi keşfederek bir başka zamana
erteliyorum.