Eser Sıra Numarası: 200214eser14
YA SEVDİKLERİM ?
Bir saniye sonramızı bilmezken gelecek çok geniş bir
aralık değil mi? Endişelerimiz de bu
denli büyük. Şu ana kadar yapmış olduğumuz hataların bileşkesidir endişe denen
şey. Geleceği bugün yaptıklarımız inşa ediyor demek ki. Geleceğe yönelik ne
kaygımız varsa aslında hepsi bugünden dünden atılan birer ok değil midir? O
attığımız oklar illaki karşımıza çıkacak. Acaba hayatı neresinden vurduk neleri
ıskaladık? Ne kadar pişman olacağız, ne kadar mutlu? Bilemiyoruz. Aslında çoğu şeyi biliyoruz da yüzleşmek istemiyoruz.
Sadece kaçıyoruz. Biz onları unutunca
onlar da bizi unuttu zannediyoruz. Onların bir gün bizi arayıp
bulacağını bilmeden bir gün daha harcayıp bitiriyoruz. Geçmiş hakkında
üzülmenin zaman kaybı olduğunu, onu değiştirmenin mümkün olmadığını ama ancak
ondan ders alınabileceğini unutmayalım.
Zaman her şey akıp gider. Bizler bugünü yaşarken
bile başlayacak olanı bekleriz. Zaman geçtikçe ben ne olacağım sorusu beliriyor
beyinde. Dün neydim yarın ne olacağım? Endişelerimizle baş başa kalmak için
zihnimizde bir dinlenme köşesi bulamıyoruz. Böyle olunca da zaman ilerledikçe
zamana duyulan endişe artıyor.Kaygılar endişeler hayatımızın bir parçası
olmakta. Bu endişe bazen üniversite kaygısı bazen de iş kaygısıdır. Envai
çeşitte senaryo yazmanıza sebebiyet verendir. Fazlası insanı bunalımlara sokan,
yeteri kadarı iyi yerlere gelmene yardımcı olan
hiç eksik olmayan duygu. Yurdum insanlarının en güzel en verimli deli
yaşlarında üniversite sınavlarına hazırlanırken baş gösteren, üniversiteye
girdikten sonra katlanarak artan, üniversiteyi bitirince doruk noktasına ulaşan
düşününce geceleri uyutmayan acizane korkumuz. Buradan çıkan sonuç, aslında bu
kaygının belli ölçülerde her zaman var olduğu. Devletler, aile,
yaşadığımız şehir,okuduğumuz okul, belirlediğimiz hedefler endişeleri büyütüyor. Gelecek olan yeni bir
insana, yeni bir kişiliğe dair de endişeleri olur insanın çoğu zaman veya sahip
olduklarını kaybetme ihtimali de gelecek kaygısı yaratır insanda.
Başarısızlıktan, sevilmemekten, önemsenmemekten, ölümden, hastalıktan,
kaybetmekten, düzenin bozulmasından, parasızlıktan, sahip olduğu mal varlığını
yitirmekten, işsiz kalmaktan da endişe duyar insan... ‘Ya sevdiklerim?’ der
insan, vazgeçemeyeceği insanları,yanında olmasa yarım hissettiği kişileri
üzmekten kaybetmekten endişelenerek.İnsanı
sevdiğine seveceğine pişman edebilecek yegane duygudur. Kimi zaman bizim
geleceğimizi bizden daha çok düşünürler, daha çok endişelenirler. Ailelerimiz
bizim için planlar yapmışlardır bile. Her ne kadar gelecek bizim geleceğimiz de
olsa biz onların çocuklarıyızdır, sevdikleriyizdir. Ailemiz endişelendikçe
geleceğe duyulan korku artar bizde . Onların güvenini çabasını boşa çıkarmamak,
onlar için bir hayal kırıklılığı olmamak için adımlar atarız ama yapmak istediklerimiz, bizden beklenenler,
yaptıklarımız ve muhtemelen yapacağımız şeyler o kadar farklı ki çıkamıyoruz
işin içinden. Geleceğimiz de acayip bir hal alıyor bu ikilemde. Gel de
endişelenme.
En katlanılmaz olanıysa artık gençliğin elden
gittiği dönemdekidir. Gençken ‘Olur bir şekilde.’ diyorsun ama değiştirecek güç
bulamıyorsun ileri yaşlarda.Gelmiş olan geçmişle tartışıyor o an. Bunu
yaşamamak için bugün geleceğe yönelik olarak, amaçlarıma yakınlaşmak için ne yaptım diye sorabilmeli insan. Ben elimden geleni
yaptım diyebilmek için uğraşmalıyız.
Gelecek dediğimiz
zamanın geleceği bile meçhulken bugünümüzü geleceği düşünüp heba ederek değil
de geleceğin temellerini atarak geçirsek. Geleceği varsa göreceği de var
diyebilmek için kendimizi kuşatsak. Hazır olsak yaşamaya. Korkmasak gelecek
olandan. Geçmişse geçti bitti. Aklımızda olan tek şey bugün olmalı. Rahat olmak en iyisi bu konuda. Hani der ya
babaannelerimiz :‘Her şey olacağına varır.’